İlâmlı icra: Revizyonlar arasındaki fark

Hukukipedia sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
"'''İlâmlı icra''', bir mahkeme kararına veya mahkeme kararı niteliğindeki bir belgeye dayanılarak yapılan cebrî icra yoludur. Bu takip türünde, alacaklı elinde '''kesinleşmiş bir ilâm (mahkeme hükmü)''' bulunduğu için borçlunun artık borcun varlığını tartışma hakkı sınırlıdır. İlâmlı icra, alacaklının mahkeme kararıyla tespit edilmiş hakkını, devletin zorlayıcı gücü aracılığıyla fiilen elde etmesini sağla..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu
(Fark yok)

19.26, 14 Kasım 2025 tarihindeki hâli

İlâmlı icra, bir mahkeme kararına veya mahkeme kararı niteliğindeki bir belgeye dayanılarak yapılan cebrî icra yoludur. Bu takip türünde, alacaklı elinde kesinleşmiş bir ilâm (mahkeme hükmü) bulunduğu için borçlunun artık borcun varlığını tartışma hakkı sınırlıdır. İlâmlı icra, alacaklının mahkeme kararıyla tespit edilmiş hakkını, devletin zorlayıcı gücü aracılığıyla fiilen elde etmesini sağlar.

Hukuki Dayanak

İlâmlı icra kurumu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 32 ila 41. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kanuna göre, “Mahkeme ilâmı veya ilâm niteliğindeki bir belgeyi yerine getirmeyen borçluya karşı, alacaklı cebrî icra yoluna başvurabilir.” Bu, mahkeme kararlarının yalnızca “kâğıt üzerinde kalmaması”, yani adaletin fiilen uygulanması ilkesinin bir gereğidir.

İlâm Kavramı

“İlâm” kelimesi, Arapça “bildirme, duyurma” anlamına gelir ve hukuk dilinde mahkemelerin verdikleri kesinleşmiş hüküm anlamında kullanılır. İlâm, devletin yargı organı tarafından verilmiş ve kesinleşmiş bir karardır. İlâm niteliğindeki belgeler ise mahkeme kararı olmamakla birlikte, doğrudan icraya konulabilen belgelerdir. Örneğin, noterlikte düzenlenmiş borç ikrarı senetleri, mahkeme huzurunda yapılan sulh anlaşmaları, tahkim kararları veya arabuluculuk sonunda düzenlenen icra edilebilirlik şerhli anlaşmalar da ilâm niteliğinde kabul edilir.

İlâmlı İcranın Amacı

İlâmlı icranın amacı, mahkemenin verdiği kararın yerine getirilmesini sağlamaktır. Yani burada tartışma, borcun var olup olmadığı değil, borcun nasıl ve ne şekilde yerine getirileceği üzerinedir. Bu nedenle ilâmlı icrada borçlu, ilâmın içeriğine uymak zorundadır; aksi halde devletin cebrî gücü devreye girer.

Takibin Başlatılması

İlâmlı icra, alacaklının yetkili icra dairesine başvurmasıyla başlar. Alacaklı, elindeki ilâmı veya ilâm niteliğindeki belgeyi icra dairesine sunarak takibin yapılmasını ister. İcra dairesi, bunun üzerine borçluya bir icra emri gönderir. Bu emirde, borçludan belirli bir süre içinde ilâmın gereğini yerine getirmesi (örneğin parayı ödemesi, taşınmazı teslim etmesi, bir işi yapması veya yapmaktan kaçınması) istenir.

İcra Emri ve Süreler

Borçluya gönderilen icra emrinde genellikle yedi gün içinde ilâmın gereğini yerine getirmesi istenir. Eğer borçlu bu süre içinde yükümlülüğünü yerine getirmezse, icra müdürlüğü zorlayıcı işlemlere başvurabilir. Para borçlarında bu süreç haciz yoluyla yürütülürken, taşınmaz teslimi veya bir işin yapılması gibi durumlarda fiilî icra işlemleri uygulanır.

İtiraz ve Şikâyet

İlâmlı icrada borçlunun itiraz hakkı oldukça sınırlıdır. Çünkü borcun varlığı zaten mahkeme kararıyla sabit olmuştur. Ancak borçlu, bazı durumlarda “borcun sona erdiği” veya “ertelendiği” iddiasında bulunabilir. Örneğin, borcun ödendiğini, zamanaşımına uğradığını veya alacaklının feragat ettiğini ileri sürebilir. Bu tür itirazlar, İcra Mahkemesi’ne şikâyet yoluyla yapılır ve delille ispat edilmelidir.

Haciz Aşaması

Borçlu, icra emrinde belirtilen süre içinde ödeme yapmazsa veya karara uymazsa, alacaklı haciz talep edebilir. Haciz, borçlunun malvarlığına devlet eliyle el konulması işlemidir. Haczedilen mallar satılarak elde edilen gelir, mahkeme kararında belirtilen borcun ödenmesinde kullanılır. Bu aşamada icra müdürlüğü, satış ve paylaştırma işlemlerini yürütür.

İlâmlı İcrada Cebrî Uygulamalar

İlâmlı icra yalnızca para borçlarını değil, teslim, tahliye veya bir işin yapılması gibi mahkeme kararlarını da kapsar. Örneğin, kiracıya ait bir taşınmazın tahliyesi için verilen mahkeme kararı da ilâmlı icra yoluyla yerine getirilir. Bu durumda icra memurları, gerekirse kolluk kuvvetleri eşliğinde taşınmazı tahliye eder ve malı hak sahibine teslim eder.

İlâmlı ve İlâmsız İcra Arasındaki Fark

İlâmlı icrada alacaklı elinde kesin bir mahkeme kararı bulundurur; borcun varlığı artık tartışma konusu değildir. İlâmsız icrada ise alacaklının elinde böyle bir belge yoktur; borçlu ödeme emrine itiraz edebilir ve dava açılabilir. Bu nedenle ilâmlı icra daha hızlı, kesin ve güvenli bir cebrî icra yoludur.

Kamu Düzeni ve Uygulama Önemi

İlâmlı icra, hukuk devletinin uygulanabilirliğini gösteren bir mekanizmadır. Mahkemelerin verdiği kararların zorla yerine getirilmesi, adaletin yalnızca teoride değil, pratikte de var olmasını sağlar. Eğer mahkeme kararları uygulanmazsa, yargı erki fiilen etkisiz hale gelir. Bu nedenle ilâmlı icra, adalet sisteminin “son halkası” olarak görülür.

Sonuç

İlâmlı icra, mahkeme kararlarının uygulanmasını sağlayan en etkili cebrî icra yoludur. Alacaklıya hakkını teslim ederken, borçlunun keyfî olarak hükme uymamasını engeller. Böylece devlet, yargı kararlarının arkasında duran otoritesini gösterir. İlâmlı icra, adaletin yalnızca “karar verilmiş” değil, aynı zamanda “yerine getirilmiş” hâlidir — hukuk düzeninin fiilî adalet mekanizmasıdır.