İş hukuku: Revizyonlar arasındaki fark
"'''İş Hukuku''', işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen, çalışma hayatının temel kurallarını belirleyen ve tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini güvence altına alan hukuk dalıdır. Modern anlamda iş hukuku, sanayi devrimi sonrası emeğin korunması ihtiyacından doğmuştur. Sanayileşmenin ilk dönemlerinde işçilerin uzun saatler, düşük ücretlerle ve güvencesiz koşullarda çalışması, toplumsal t..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu |
Değişiklik özeti yok |
||
| 13. satır: | 13. satır: | ||
İş hukukunun bir diğer önemli ilkesi, '''iş güvencesidir.''' İşverenin, iş sözleşmesini keyfî biçimde feshetmesini önlemek amacıyla “geçerli sebep” kavramı getirilmiştir. İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca, 30’dan fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az 6 ay kıdemi olan işçiler, ancak geçerli bir neden varsa işten çıkarılabilir. Haksız fesih durumunda işçi, işe iade davası açabilir. Bu düzenleme, işçi açısından istihdam güvenliği sağlar. | İş hukukunun bir diğer önemli ilkesi, '''iş güvencesidir.''' İşverenin, iş sözleşmesini keyfî biçimde feshetmesini önlemek amacıyla “geçerli sebep” kavramı getirilmiştir. İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca, 30’dan fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az 6 ay kıdemi olan işçiler, ancak geçerli bir neden varsa işten çıkarılabilir. Haksız fesih durumunda işçi, işe iade davası açabilir. Bu düzenleme, işçi açısından istihdam güvenliği sağlar. | ||
Ayrıca iş hukuku, '''iş sağlığı ve güvenliği''' konusunda da özel düzenlemeler içerir. 2012 yılında yürürlüğe giren '''6331 sayılı | Ayrıca iş hukuku, '''iş sağlığı ve güvenliği''' konusunda da özel düzenlemeler içerir. 2012 yılında yürürlüğe giren [['''6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu]]''', tüm çalışanlara güvenli bir çalışma ortamı sağlama yükümlülüğünü işverene yükler. Bu yükümlülük, sadece iş kazalarını önlemek değil, aynı zamanda işçinin fiziksel ve ruhsal sağlığını korumayı da kapsar. | ||
İş hukukunun toplumsal yönü, [[Sendika|sendikal]]<nowiki/>aşma ve [[toplu sözleşme]] hakkıyla daha da güçlenir. İşçiler, sendikalara üye olarak toplu iş sözleşmeleri yapabilir ve haklarını kolektif biçimde savunabilir. [[Grev]] ve [[lokavt]] hakları da bu sistemin doğal uzantısıdır. Toplu iş hukuku, bireysel sözleşmelerin sınırlarını aşarak, işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını korumada daha etkin bir mekanizma sunar. | İş hukukunun toplumsal yönü, [[Sendika|sendikal]]<nowiki/>aşma ve [[toplu sözleşme]] hakkıyla daha da güçlenir. İşçiler, sendikalara üye olarak toplu iş sözleşmeleri yapabilir ve haklarını kolektif biçimde savunabilir. [[Grev]] ve [[lokavt]] hakları da bu sistemin doğal uzantısıdır. Toplu iş hukuku, bireysel sözleşmelerin sınırlarını aşarak, işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını korumada daha etkin bir mekanizma sunar. | ||
19.03, 14 Kasım 2025 tarihindeki hâli
İş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen, çalışma hayatının temel kurallarını belirleyen ve tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini güvence altına alan hukuk dalıdır. Modern anlamda iş hukuku, sanayi devrimi sonrası emeğin korunması ihtiyacından doğmuştur. Sanayileşmenin ilk dönemlerinde işçilerin uzun saatler, düşük ücretlerle ve güvencesiz koşullarda çalışması, toplumsal tepkilere yol açmış; bunun sonucunda devletler bireyin çalışma hakkını koruma görevini üstlenmiştir.
İş hukukunun temel amacı, ekonomik düzenin en zayıf tarafı olan işçiyi korumak ve işçi-işveren ilişkisini adalet, denge ve güven ilkeleri çerçevesinde düzenlemektir. Bu hukuk dalı, klasik özel hukuk ilişkilerinden farklı olarak, tarafların eşitliği ilkesini mutlak biçimde değil, “işçiyi koruma ilkesi” çerçevesinde yorumlar. Çünkü işçi, iş gücünü satarak geçimini sağlayan bağımlı taraftır; bu nedenle hukuk, işçinin emeğini koruyarak toplumsal dengeyi sağlar.
Türk iş hukukunun temel kaynağı, 4857 sayılı İş Kanunu’dur. Bu kanun, iş sözleşmesinin kurulması, tarafların borçları, çalışma süreleri, dinlenme hakları, ücret, iş sağlığı ve güvenliği, iş sözleşmesinin sona ermesi ve kıdem tazminatı gibi konuları ayrıntılı biçimde düzenler. Ayrıca, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, işçilerin sosyal güvenlik haklarını; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ise örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını düzenleyen tamamlayıcı yasal kaynaklardır.
İş hukuku, bireysel ve toplu iş hukuku olarak iki ana bölüme ayrılır. Bireysel iş hukuku, bir işçi ile işveren arasındaki bire bir ilişkileri kapsar; iş sözleşmesi, çalışma koşulları, izinler, ücret, fesih gibi konular bu kapsamda değerlendirilir. Toplu iş hukuku ise işçi ve işveren örgütlerinin ilişkilerini düzenler; sendika kurma özgürlüğü, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi ve grev-lokavt hakları gibi kolektif haklar bu alana girer.
İş sözleşmesi, iş hukukunun merkezinde yer alır. Bu sözleşme, işçinin bağımlı olarak bir işte çalışmayı, işverenin ise ücret ödemeyi taahhüt ettiği hukuki bir ilişkidir. İş sözleşmesi belirli veya belirsiz süreli, tam veya kısmi süreli, deneme süreli gibi farklı biçimlerde yapılabilir. Ancak hangi türde olursa olsun, işçinin temel hakları (örneğin ücret, dinlenme, eşit davranma) sınırlanamaz; bu haklar anayasal düzeyde korunur.
Anayasa’nın 49. maddesi, “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.” diyerek çalışma hakkını güvence altına alır. Aynı zamanda devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, işsizliği önlemek ve çalışma barışını sağlamakla yükümlüdür. Bu nedenle iş hukuku, yalnızca bireysel bir sözleşme ilişkisi değil, aynı zamanda kamu düzenini ilgilendiren sosyal bir kurum niteliğindedir.
İş hukukunun bir diğer önemli ilkesi, iş güvencesidir. İşverenin, iş sözleşmesini keyfî biçimde feshetmesini önlemek amacıyla “geçerli sebep” kavramı getirilmiştir. İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca, 30’dan fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az 6 ay kıdemi olan işçiler, ancak geçerli bir neden varsa işten çıkarılabilir. Haksız fesih durumunda işçi, işe iade davası açabilir. Bu düzenleme, işçi açısından istihdam güvenliği sağlar.
Ayrıca iş hukuku, iş sağlığı ve güvenliği konusunda da özel düzenlemeler içerir. 2012 yılında yürürlüğe giren '''6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, tüm çalışanlara güvenli bir çalışma ortamı sağlama yükümlülüğünü işverene yükler. Bu yükümlülük, sadece iş kazalarını önlemek değil, aynı zamanda işçinin fiziksel ve ruhsal sağlığını korumayı da kapsar.
İş hukukunun toplumsal yönü, sendikalaşma ve toplu sözleşme hakkıyla daha da güçlenir. İşçiler, sendikalara üye olarak toplu iş sözleşmeleri yapabilir ve haklarını kolektif biçimde savunabilir. Grev ve lokavt hakları da bu sistemin doğal uzantısıdır. Toplu iş hukuku, bireysel sözleşmelerin sınırlarını aşarak, işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını korumada daha etkin bir mekanizma sunar.
Günümüzde iş hukuku, küreselleşme, dijitalleşme ve esnek çalışma biçimleri nedeniyle sürekli dönüşmektedir. Uzaktan çalışma, serbest zaman yönetimi, yapay zekâ destekli iş süreçleri gibi yeni çalışma modelleri, klasik iş hukuku anlayışını zorlamaktadır. Bu nedenle hukuk doktrini, “çalışanın korunması” ilkesini dijital çağın gereklerine uygun biçimde yeniden yorumlamaktadır. Türkiye’de de son yıllarda uzaktan çalışma yönetmeliği, kısmi süreli istihdam ve platform çalışanlarının statüsü gibi konular giderek daha fazla önem kazanmaktadır.
Sonuç olarak İş Hukuku, yalnızca işçi ve işveren arasındaki bireysel ilişkileri düzenleyen bir alan değil, aynı zamanda toplumsal barışın ve ekonomik istikrarın teminatıdır. Çalışma hayatında adalet, güvenlik ve insan onuruna yakışır koşullar yaratmak, bu hukuk dalının en temel hedefidir. İş hukukunun özü, emeği yalnızca ekonomik bir değer değil, insanın onurunu temsil eden bir hak olarak görmesidir. Bu nedenle, iş hukuku hem sosyal devlet ilkesinin pratiğe yansıması hem de modern uygarlığın vicdanıdır.