Teamül hukuku

Hukukipedia sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Teamül hukuku, yazılı bir kanun ya da düzenleme bulunmamasına rağmen, toplumda uzun süredir tekrarlanarak uygulanması ve bu uygulamanın hukuken bağlayıcı olduğuna dair genel bir inancın oluşması sonucu ortaya çıkan hukuk kuralları bütünüdür. “Teamül” kelimesi Arapça kökenli olup “alışkanlık, adet” anlamına gelir. Bu nedenle teamül hukuku, genellikle örf ve adet hukuku terimiyle birlikte anılır.

Teamül hukukunun oluşabilmesi için üç temel unsur gerekir:

  1. Süreklilik (fiil unsuru): Davranışın toplum içinde uzun süredir istikrarlı biçimde uygulanması gerekir.
  2. Genellik: Bu davranış toplumun geniş kesimlerince benimsenmiş olmalıdır.
  3. Hukuki inanış (manevi unsur): İnsanlar bu davranışın sadece gelenek değil, hukuken uyulması gereken bir kural olduğuna inanmalıdır.

Teamül hukuku, özellikle yazılı hukuk kurallarının yetersiz kaldığı alanlarda devreye girer. Türk hukuk sisteminde Medeni Kanun’un 1. maddesi, “Kanunda uygulanabilir bir hüküm bulunmazsa, hâkim örf ve adet hukukuna göre karar verir” diyerek teamül hukukuna açıkça atıfta bulunur. Örneğin ticaret hayatında uzun süredir uygulanan bir işlem biçimi, yazılı düzenleme olmasa bile ticari teamül olarak kabul edilip hukuken bağlayıcı hâle gelebilir.

Uluslararası hukukta da teamül hukuku önemli bir kaynak sayılır. Devletlerin belirli davranışları sürekli biçimde sergilemesi ve bunların hukuken zorunlu olduğuna dair genel kabul oluşması durumunda, bu davranışlar uluslararası teamül kuralı hâline gelir.

Kısacası teamül hukuku, toplumun kendi pratiğinden doğan, yazısız ama etkili bir hukuk kaynağıdır. Kanunlar değişebilir, ama teamüller toplumsal hafızanın derin katmanlarında kök salar — bu da onu hukukun yaşayan unsurlarından biri yapar.