Yazılı hukuk

Hukukipedia sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Yazılı hukuk, devletin yetkili organları tarafından hazırlanıp belirli bir usulle yürürlüğe konulan, genel ve bağlayıcı nitelikteki hukuk kuralları bütünüdür. Bu kurallar genellikle kanun, tüzük, yönetmelik, kararname gibi belgelerde yer alır. Yazılı hukuk, sözlü geleneklere ya da örf ve adet kurallarına dayanan hukuk sistemlerinden farklı olarak, açık, sistemli ve resmî bir düzenleme biçimidir. Modern hukuk devletlerinde hukukun temelini yazılı kaynaklar oluşturur.

Tanım ve Niteliği

Yazılı hukuk, en basit hâliyle, devletin yasama veya yürütme organları tarafından kaleme alınmış ve ilan edilmiş kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Bu hukuk türünde, kuralın varlığı ve geçerliliği için yazılı bir metin halinde bulunması zorunludur. Bu özellik, hukukun hem öngörülebilirliğini hem de erişilebilirliğini sağlar. Kısaca yazılı hukuk, “yurttaşın bilip uyması beklenen kuralların açık biçimde kayda geçirilmiş halidir.”

Tarihsel Gelişim

Yazılı hukukun kökeni, insanlık tarihinin en eski dönemlerine kadar uzanır. Sümerler’in Ur-Nammu Kanunları (MÖ 2100) ve Babil Kralı Hammurabi Kanunları (MÖ 1750), bilinen ilk yazılı hukuk metinleri arasındadır. Bu metinler, toplumsal düzenin keyfî değil, kurallara bağlı bir biçimde yürütülmesi gerektiğini göstermiştir. Antik Roma’da geliştirilen XII Levha Kanunları (MÖ 5. yüzyıl) ise yazılı hukukun Batı dünyasındaki temelini atmıştır.

Orta Çağ’da Avrupa’da kilise hukuku (kanonik hukuk) ve feodal düzenin teamülleri ön plandayken, 18. ve 19. yüzyıllarda kodifikasyon (kanunlaştırma) hareketleriyle modern anlamda yazılı hukuk sistemleri doğmuştur. En önemli örnek, 1804 tarihli Napolyon Kanunu’dur. Bu model, Avrupa ve Osmanlı hukuk sistemleri üzerinde derin etki bırakmıştır.

Türk Hukukunda Yazılı Hukukun Gelişimi

Türk hukuk sisteminde yazılı hukuk anlayışı Osmanlı’nın son döneminde, özellikle Tanzimat reformları ile kökleşmiştir. 19. yüzyılda yürürlüğe giren Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye (1869–1876), İslam hukukunun medeni alanındaki kurallarını sistematik bir yazılı metne dönüştürmüştür. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türkiye, laik ve Batı hukuk sistemine dayalı yazılı hukuk düzenine geçmiştir. 1926’da yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu ve Ticaret Kanunu, modern yazılı hukukun temel taşlarıdır.

Yazılı Hukukun Kaynakları

Yazılı hukuk normları, normlar hiyerarşisi denilen bir düzen içinde yer alır. Bu hiyerarşiye göre:

  1. Anayasa – Devletin temel yapısını, organlarını ve birey haklarını düzenleyen en üst hukuk normudur.
  2. Kanunlar – Yasama organı (Türkiye’de TBMM) tarafından çıkarılan, genel ve soyut hukuk kurallarıdır.
  3. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri – Yürütme organı tarafından çıkarılan düzenleyici işlemlerdir.
  4. Tüzük ve yönetmelikler – Kanunların uygulanmasını sağlamak üzere idari mercilerce çıkarılan alt düzenlemelerdir.

Bu sıralama, her alt normun bir üst norma uygun olması gerektiğini ifade eder. Buna “üstün norm ilkesi” ya da “normlar hiyerarşisi” denir.

Yazılı Hukukun Üstünlüğü İlkesi

Yazılı hukuk, hukukun üstünlüğü ilkesinin en somut ifadesidir. Kurallar açıkça yazılı hale getirildiğinde, bireyler hem haklarını hem de yükümlülüklerini bilir. Devlet organları da keyfî kararlar veremez; her işlem, bir yazılı düzenlemeye dayanmak zorundadır. Bu durum, hukuk devletinin temel ilkesi olan hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkelerini güçlendirir.

Yazılı Hukukun Uygulanması

Yazılı hukuk kuralları, ilgili olduğu olaylara doğrudan uygulanır. Ancak her olay için yazılı bir kural bulunmayabilir. Bu durumda hâkim, öncelikle kanunların ruhuna ve hukukun genel ilkelerine göre karar verir. Eğer yazılı bir düzenleme yoksa, örf ve adet hukuku (teamül hukuku) devreye girer. Bu nedenle yazılı hukuk, her ne kadar birincil kaynak olsa da, hukuk düzeninin tek unsuru değildir; tamamlayıcı kaynaklarla birlikte işler.

Yazılı Hukukun Avantajları

Yazılı hukuk, özellikle adaletin istikrarlı biçimde uygulanmasını sağlar.

  • Kurallar açık ve erişilebilirdir.
  • Herkes için bağlayıcıdır, kişisel yorumlara açık değildir.
  • Hukukun birliği ve eşitliği sağlanır.
  • Mahkemeler arasında tutarlılık korunur.

Bu nedenlerle yazılı hukuk, çağdaş hukuk sistemlerinin omurgasını oluşturur.

Yazılı Hukukun Eleştirileri

Bununla birlikte yazılı hukukun bazı eleştirilen yönleri de vardır. En çok dile getirilen eleştiri, hayatın dinamizmini tam olarak yakalayamamasıdır. Hukuk metinleri zamanla değişen toplumsal, ekonomik ve teknolojik koşullara ayak uydurmakta zorlanabilir. Ayrıca, fazla teknik veya katı kurallar, hâkimlerin adalet duygusuna göre yorum yapma alanını daraltabilir. Bu nedenle yazılı hukuk, zaman zaman yorum hukuku ve içtihat hukuku ile desteklenir.

Yazılı ve Yazısız Hukuk Arasındaki İlişki

Yazılı hukuk, devletin resmî iradesini temsil ederken; yazısız hukuk (örf ve adet hukuku), toplumun fiilî yaşamından doğar. Aralarındaki fark biçimsel olsa da, iki sistem birbiriyle etkileşim içindedir. Yazısız hukuk, çoğu zaman yazılı hukukun eksik kaldığı alanlarda tamamlayıcı işlev görür. Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesi bu durumu açıkça belirtir: “Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkim, örf ve adet hukukuna göre hüküm verir.”

Modern Dönemde Yazılı Hukukun Evrimi

Dijitalleşme çağında yazılı hukuk, yalnızca kâğıda basılı kanunlardan ibaret değildir. Resmî Gazete’nin elektronik ortama taşınması, Mevzuat Bilgi Sistemi (mevzuat.gov.tr) gibi dijital platformların devreye girmesiyle hukuk artık dijital olarak erişilebilir hale gelmiştir. Böylece hukuk, toplumun her kesimi için daha ulaşılabilir, şeffaf ve denetlenebilir olmuştur.

Sonuç

Yazılı hukuk, hukukun soyut ilkelerini somut, uygulanabilir kurallara dönüştüren sistemdir. Hukuk devletinin varlığı, yazılı hukukun varlığına ve uygulanabilirliğine bağlıdır. Her yurttaşın, kendi hak ve ödevlerini bilmesi; devletin de yetkilerini keyfî biçimde değil, kanunlara dayanarak kullanması bu sistem sayesinde mümkündür. Yazılı hukuk, adaletin güvence altına alındığı çağdaş hukuk düzeninin temel taşıdır ve hukuk kültürünün en kalıcı ürünlerinden biridir.